Sizlere Sinemada izleme şansı bulduğum Bizi Hatırla filmini anlatmaya çalışacağım. Öncelikle söylemek isterim ki bu yazı tam bir film eleştirisi şeklinde olmaktan ziyade film hakkında bir sohbet havasında olacak.

Bizi Hatırla’nın yönetmeni ve senaristi Çağan Irmak. Oyuncular arasında Altan Erkekli, Tolga Tekin, Özge Özberk, Binnur Kaya var. Filmin konusu başarılı bir kariyere sahip Kaan’ın, Babası Eşref’i ihmal etmesi üzerine kurulu. Baba Eşref, sahil kasabasında terzilik yapıyor ve her yaz oğlu ile eşinin ve iki torunun kendisine ziyarete gelmesini bekliyor. Ancak bu bir türlü gerçekleşimiyor. Eşref her ne kadar her zaman ben oğlumla gurur duyuyorum, onun işleri var dese de o özlem her zaman içinde bir yara olarak kalıyor. Eşref hastalanınca ise Kaan, babasını mecburen yanına almak durumunda kalıyor.
Filmde yoğun bir şekilde modern toplum eleştirisi yapılıyor. İnsanların mevcut ilişkilerinin ne kadar sahte ve menfaat üzerine kurulu olduğu anlatılmaya çalışılıyor. İnsanların kendi menfaatleri uğruna birbirinin nasıl kuyusunu kazdığı, iki yüzlü ilişkiler kurulduğu gösteriliyor. Ayrıca aile ilişkilerinin nasıl kopuk bir hâl aldığı Kaan’ın çocukları arasındaki ilişki üzerinden anlatılmaya çalışılıyor.
Sahil kasabasında babanın huzurlu yaşamıyla, yoğun şehir hayatında, plaza kültürü içerisindeki Kaan’ın yaşamını görünce insan bunca zahmete, strese değer mi diye sorgulamadan edemiyor. Bir yandan mis gibi bir deniz, güzel çiçekler, ağaçlar, samimi ve kalpten ilişkiler. Diğer tarafta ise kocaman binalar, karanlık camlar, sevimsiz ortamlar ve hiçbir şeye zamanı olmayan bir sürü insan.

Eşref ve Kaan’ın kızı arasındaki sıcak dede-torun ilişkisinden ise kuşak çatışmasına rağmen sevgi ile pek çok sorunun üstesinden gelinebileceğine ve insanların birbirini anlayabileceğini görülüyor. Eşref’in torununun hayatı sanal dünya üzerinden yaşamasına üzülüp domates fidesi alması, onu beraber dikip, can suyu vermeleri oldukça etkileyiciydi ve beni de evde saksıda bir şeyler yetiştirme konusunda araştırma yapmaya teşvik etti.

Film, kaybettiğim babamla olan ilişkimizden ve pişmanlıklarımdan izler taşıdığı için beni derinden etkiledi.
Kaan’ın babasının kanser olduğunu öğrendikten sonra babasını yatağından kaldırıp birlikte oturup sohbet etmelerini istemesi üzerine, babasının ‘bu saatte mi?’ sorusuna Kaan’ın ‘çok mu geç?’ diyip babasına sarılması beni en çok etkileyen sahne oldu. İnsan bazı şeylerin kıymetini elindeyken anlayamıyor maalesef. Bazı şeylerin farkına hep çok geç varıyor. Geriye ise sadece pişmanlıklar ve keşkeler kalıyor. Film, çok geç kalmadan ilişkilerimizi gözden geçirmemizi ve önceliklerimizi neye göre belirlememiz gerektiğini bize oldukça acıklı bir şekilde gösteriyor. Gerçekten değer mi bir kariyer için veya başka bir amaç için sevdiklerimizi üzmeye, sahte ilişkiler kurmaya ve bir kez yaşayacağımız bu hayatı kendimize zehir etmeye?
Hepimizin huzurlu ve keşkesiz bir hayatı olması dileğiyle.
Hoşça kalın.